Deniz, Kum ,Güneş...Ayvalık,Sarımsaklı, Cunda...
(Kışın ayakta pondikler yaz fotoğraflarını paylaşıp anıları anlatmak her ne kadar zor olsa da dayanacağım dostlar..)
Seminerler, arkasından ramazan, arkasından güzel bayram derken yazı ortalamış daha tatil yüzü görmemiştik. Denize, güneşlenmeye ve kafa dağıtmaya hasret dörtlü olarak hemen planı uygulamaya koymamız gerekiyordu. Planı uygulamak en güzel kısmıydı da plan için önce nereye gideceğimize karar vermemiz gerekiyordu. Kalbimiz Ege'nin aşağılarındaydı fakat zamanımız kısıtlıydı. Yollarda zaman öldürmek istemiyorduk, hemen çocukluğumuzun yaz mekanı Ayvalık, Sarımsaklı'da karar kıldık. Gündüzü yememek adına geceden yola çıktık. Ee genciz kardeşim..:)
Uzun yolda hep uyuklayan ben o sevinçle yol boyunca göz kırpmamıştım. Güzel, eğlenceli, azıcık yorucu bir yolculuktan sonra sabahın çok erken saatlerinde Ören'deydik. Dedim ya çocukluğumuzun yaz tatilleri burada geçerdi, bizim için özeldi. Sahile gidip suya ayaklarımızı sokmamız şarttı.
Çarşaf gibi deniziyle bayıldığım yerdi burası.
Ören'de azıcık hevesimizi aldıktan sonra otelimize gitmek için tekrar yola koyulduk. İstikamet Sarımsaklı. Çok erken saat olduğu için otele girişimiz 1 saat aksadı. Bu yüzden biz de şezlonglara uzanıp bu havanın tadını çıkarmaya başladık ki eşim ve abim dayanamayıp odalara yerleşmeyi beklemeden denize attılar kendilerini.
Odalarımıza yerleşip güzelce kahvaltımızı yaptıktan sonra bütün gün denizin tadını çıkarabilirdik artık.
Merve (abimin eşi) ve ben
Ve buraların en meşhuru kavun içinde sakızlı dondurma zamanı... Sürat teknesiyle sahile yanaşan dondurmacıları hep dört gözle bekledik bu tatil boyunca...Bol bol da yedik:)
Denize doyduktan sonra akşam yemeğimizi yiyip dolaşmaya çıktık. Cunda'ya giderken yol üzerinde beğendiğimiz hoş bulduğumuz yerlerde durmayı da ihmal etmedik.
muhteşem dörtlü
Paşalimanı diye ufak bir yerde de durduk, iskelesinde fotoğraf çektirdik. Güneş'in batışını izledik.
Cunda diğer ismiyle Alibey Adası ismini Kurtuluş Savaşı zamanında padişahın 'Yunanlılara teslim olun.' çağrısına karşı silahlı mücadeleye başlayan ilk birliğin kumandanın isminden alıyor. Adanın çoğunluğu mübadele ile göç eden Türklerden oluşmaktaymış. Adaya giderken bir de boğaz köprüsünden geçiyorsunuz.1964 yılında yapılmış bu köprünün girişinde "Türkiye'nin İlk Boğaz Köprüsü" yazıyor.
Cunda Adası'na vardığımızda sahilde pek çok balık lokantasıyla karşılaştık. (Balık restorantlarının pek çok yere göre daha pahalı)
Yemeğimizi yediğimiz için biz başka meşhur yiyecekleri ile ilgilendik. Boydan boya sahilinde balık restorantları dışında meşhur dondurmacıları, meşhur lokmacısı ve turistlerin tıklım tıklım doldurduğu yer bulmakta zorlanılan Taş Kahvesi var.( İstanbul'un Çengelköy Çınaraltı'sı..Boşalan yer anında doluyor.)
" Gidip de dönemeyen tüm deniz emekçilerimizin anısına" yazan bir heykel..
Sokakta bir çok yerde bulabileceğiniz buzlu badem..
Lokmanın imparatoru sarılı abimiz. Televizyon programlarına çıkmış, lokma yapmış. O kadar pratik hale gelmiş ki eller ondan bağımsız çalışıyor sanki:)
Cunda'da dondurma yiyecekseniz Dondurmacı Öztürk'ü tavsiye ederim. Sakızlı dondurması ve Santa Maria adlı dondurması (tarçınlı) gerçekten müthiş.
Cunda'da güzel bir akşam geçirdikten sonra bir gece önceden olan yol yorgunluğumuzla otelimize gidip dinlenmeye geçtik.
Bir sonraki günün planını belirlemiştik. Olmazsa olmaz tekne turu.. Sarımsaklı'dan bindiğimiz bu tur hayatımdaki en eğlenceli ve en güzel tekne turuydu. Hizmeti, samimi ve güler yüzlü personelleri ile gerçekten çok iyi.
Kahvaltımızı yapıp tekneye gittik. Teknenin ön tarafına yerleştik. (Teknenin en güzel yeriydi bence)
Buraların denizi çok çok temizdir, fakat çok soğuktur. Tekne turu yaparken bir kaç adanın yakınında duraklıyoruz. İlk durağımız Kleopatra Koyu. Gerçek Kleopatra Koyu'nun aslında burası olduğunu söylüyorlar. Atıyoruz kendimizi buz gibi suya,yüzerek kıyısına ulaşıyoruz. Taşlardan yürümek zor olsa da kayalardan azıcık kazıdığımız kum tanelerini yüzümüze sürüyoruz. Yumuşaklık veriyormuş canım:) Tekneden hemen uyarı geliyor, erkekler çok sürmesin Allah muhafaza diye :p
Tımarhane Adası'ndan geçip Ortunç Koyu'na geliyoruz. Burada yemek ve yüzme molası veriyoruz. Teknede yemek kısmına ayrıca değineceğim. Buranın meşhur balığı papalina..Balık delisi biz bu balıkla ilk defa tanışıyorduk. Tadı hamsiye benziyor. Daha önce teknenin hizmetini söylemiştim. Teknede balıkta sıkıntı yoktu, tabağı biten defalarca, tıka basa doyana kadar balığını yedi. Yanında salatası ve özel yoğurtlu sosu için de aynı şekilde defalarca dolaşıldı. Kaç kilo balık yediğimizi hatırlamıyorum.:) Balıkları mideye indirdikten sonra sıcakta en iyi giden şey karpuzlar ikram edildi. (Kışın bu yazıları yazmak ne zor offf..)
Bu arada bir sonraki günün planını da (tavsiye üzerine) yapmıştık. Yola çıkmadan önce Ortunç Koyu'na gelecektik.
Bir sonraki durak Cunda Adası.. Tekne burada 1 saatlik mola veriyor. Bu arada ister rehber eşliğinde adayı keşfe çıkabilirsiniz, ister sahilde dondurmalarınızı yiyip Taş Kahve'de çayınızı kahvenizi içebilirsiniz. Rehber eşliğinde Adanın yukarılarına çıkıp adada bulunan pek çok manastır geziliyormuş. Denizin verdiği yorgunlukla biz sahilde kalmayı tercih ettik.
Akşamları yer bulmakta zorlanılan Taş Kahve'ye oturup kahvelerimizi içiyoruz.
1 saatlik Cunda dinlenmesinin ardından tekneye geri dönüyoruz. Son yüzme durağımız olan Tavşan Adası'na yanaşıyoruz. Ada ismini adada bolca bulunan tavşanlardan alıyor. Ayrıca yediğimiz kavun içinde sakızlı dondurmalardaki küçük kavunlar burada yetiştiriliyormuş.
Burada yüzmek için suya daldığımda organlarımın donduğunu hissettim. Daha önce böyle soğuk bir suya girmemiştim.
Teknede aynı zamanda müziğin yanı sıra pek çok yarışma da düzenlenerek insanların unutulmaz eğlenceli bir gün geçirmeleri sağlanıyordu. Yarışma Kıllı Bacak Yarışması olur da Tolga katılmaz mı:) Yarışma videosu çok uzun olduğu için yükleyemiyorum. Fakat yarışma boyunca çok güldüğümüzü ve eğlendiğimizi söyleyebilirim.
Akşam üzeri yine çocukluk anısı Şeytan Sofrasına gidip Güneş'in batışını izlemeye karar veriyoruz.
Bir rivayete göre şeytanın ayak izi olduğuna inanılan eski bir lav birikintisi..Her ne kadar bana çok manasız gelse de insanlar buraya madeni para atıp dilek diliyorlar.
Çayımızı yudumlarken Güneş'in batışını ve manzarayı keyifle izledikten sonra Ayvalık'a gidiyoruz.
Ayvalık'a gelince ayvalık tostu yemeden olmazdı. Tostçular çarşısına girince koku seni çağırıyor zaten. Ön araştırma ile Mesut Büfe'nin meşhur olduğunu öğreniyoruz ve hemen gidiyoruz.
Afiyetle ayvalık tostumuzu yedikten sonra (müthişti bu arada) gezinmeye başlıyoruz. Sahilde bir çay bahçesinde çay içip muhabbet ediyoruz.
Ayvalık Belediyesi'ni tebrik ediyoruz.
Gece yarısına doğru Cunda'da Karadeniz Pastanesi'ne gittik. Karadeniz Pastanesi'nin meşhur zeytinyağlı sakızlı kurabiyesi ve çay eşliğinde keyifle muhabbetimizi ederken gün 24 Temmuza dönmüştü. Sevgili tatil arkadaşlarım bana sürpriz yaptılar ve doğumgünümü kutladılar.
Bir sonraki gün kahvaltımızı yapıp Ortunç Koyu'na gittik. Harika bir doğa ve harika bir deniz. Gerçekten dokunulmamış, cennet gibi bir yer. Bu koyun ziyaretçileri genelde özel yatlarla koya yaklaşıp denizin keyfini çıkarıyor. Çam ağaçlarının altında bir yandan doğanın keyfini çıkardık. Bir yandan da muhteşem temiz denizinde bol bol yüzdük.
Çok güzel bir günün ardından yola çıkmak için yavaştan hazırlanırken başımıza bir macera daha geldi. Abim mayosunun cebinde arabanın anahtarını unutup denize girmiş. Tabi araba çalışmadı. Yunan adalarına çok yakın bir yerde olduğumuz için telefonlar da çok çekmiyordu. Telefonların çektiği kadarıyla internetten nasıl çalıştırabileceğimize baktık. Servisi aradık. Servis tek çarenin yedek anahtar olduğunu söyledi. Yedek anahtar da Düzce'deydi. Babamla konuşup anahtarı göndermesini söyledik. Bu arada sinirlerimiz gerilmiş napacağımızı düşünüyoduk.(Özellikle Merve'nin çıldırmasını hala hatırlayıp çok gülüyoruz.) Gittiğimiz koy iç tarafta, uzak bir koy olduğu için de ulaşım özel araçlarla sağlanıyordu. Koyda sadece Ortunç Hotel vardı. Bir de koya gelen bir kaç aile. Zor şartlarda internet araştırmaları ve otel çalışanları yardımıyla anahtarın WD40 adlı bir oksit temizleyici yardımıyla anahtarın arabayı çalıştırabilceğini öğrendik. (At kenara lazım olur:))
WD40 ı anahtara sıkıp biraz bekledikten sonra arabayı çalıştırmayı denedik ve çalıştığı anda arabaya kendimizi nasıl attığımızı bilemedik. Molalarımızda arabayı kilitledikten sonra bagaj kapağının açılması ve birbirimize "Kim açtı bu bagajı ya?!" diye iftiralar atmamız da ayrı komedi. Anahtar o kadar çok uygulamaya girdi ki beyni yandı zavallının.
Ve son notlar..
Yol üstünde buz gibi karadut suyu içmeyi ve kemalpaşa tatlısı yemeyi de unutmayın.
He bir de unutmadan Ayvalık'ta da çok lezzetli zeytinyağlı sakızlı kurabiye yapıyorlar. Çayla çok güzel gidiyor.
Yaz fotoğraflarına bakıp anıları yazmak kolay olmadı bu soğukta. Ama çok keyifli bir tatildi. Bu daha ilkti. Tatil fotoğraflarına devam edeceğim. İçimizi ısıtmaya devam..
Bol gezmeli, çok mutlu nice günlere...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Motion
Pages
Author Info
Like This Theme
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Popular Posts
-
Kanlıca meydanında yoğurtlarımızı yedikten sonra yürüyüş için koruya çıkıyoruz. Diğer korulara göre daha yeşillikli ve daha doğal geldi bana...
-
(Kışın ayakta pondikler yaz fotoğraflarını paylaşıp anıları anlatmak her ne kadar zor olsa da dayanacağım dostlar..) Seminerler, arkası...
-
Adı gibi insanın içini ısıtıyor. Çikolata ve kahvenin uyumunu o kadar güzel hissettiğiniz bir mekan ki...Otantik bir yapısı var bu küçücük m...
-
Heybetli duruşuyla merak uyandırır Haydarpaşa Garı..Kadıköy Sahilde fotoğraf çektirirseniz arkanızda güzel tarihi bir yapı da eşlik eder siz...
-
Gülhane Parkı Osmanlı Dönemi'nde Topkapı Sarayı'nın dış bahçesi olarak kullanılan ve tarih derslerinden bildiğimiz Abdülmecit dönemi...
-
Fethi Paşa Korusu Üsküdar'da Paşalimanı'nda yer alan bir koru.Girişine baktığımızda yukarı doğru uzanıyor. İçerisinde İBB Sosyal Te...
-
Uzun zaman oldu yazmayalı. Çok şey birikti, çok şey yaşandı. Yeni yerler, yeni şehirler keşfettik. Güzel anılar biriktirdik. İnsan bazen sad...
-
Tatilin son ayağı... 2015 Ağustos'un son günleri.. İlk defa yolculuk yaptığımız bir yer.. Hem de motorumuzla.. Güneş keyifliydi ama m...
-
Tatil sevmeyen yoktur. Tatilden sıkılan da pek azdır. Kimisi için çokça uyumayı ve dinlenmeyi ifade eder. Kimisi için deniz,kum ve güneşi. ...
About Me
Blog Archive
About the author
Contact
Popular Posts
-
Kanlıca meydanında yoğurtlarımızı yedikten sonra yürüyüş için koruya çıkıyoruz. Diğer korulara göre daha yeşillikli ve daha doğal geldi bana...
-
(Kışın ayakta pondikler yaz fotoğraflarını paylaşıp anıları anlatmak her ne kadar zor olsa da dayanacağım dostlar..) Seminerler, arkası...
-
Adı gibi insanın içini ısıtıyor. Çikolata ve kahvenin uyumunu o kadar güzel hissettiğiniz bir mekan ki...Otantik bir yapısı var bu küçücük m...
-
Heybetli duruşuyla merak uyandırır Haydarpaşa Garı..Kadıköy Sahilde fotoğraf çektirirseniz arkanızda güzel tarihi bir yapı da eşlik eder siz...
-
Gülhane Parkı Osmanlı Dönemi'nde Topkapı Sarayı'nın dış bahçesi olarak kullanılan ve tarih derslerinden bildiğimiz Abdülmecit dönemi...
-
Fethi Paşa Korusu Üsküdar'da Paşalimanı'nda yer alan bir koru.Girişine baktığımızda yukarı doğru uzanıyor. İçerisinde İBB Sosyal Te...
-
Uzun zaman oldu yazmayalı. Çok şey birikti, çok şey yaşandı. Yeni yerler, yeni şehirler keşfettik. Güzel anılar biriktirdik. İnsan bazen sad...
-
Tatilin son ayağı... 2015 Ağustos'un son günleri.. İlk defa yolculuk yaptığımız bir yer.. Hem de motorumuzla.. Güneş keyifliydi ama m...
-
Tatil sevmeyen yoktur. Tatilden sıkılan da pek azdır. Kimisi için çokça uyumayı ve dinlenmeyi ifade eder. Kimisi için deniz,kum ve güneşi. ...
















































0 yorum:
Yorum Gönder